Diş kaplama yaptıranlar için tedavi öncesinde en önemli adım, mevcut ağız ve diş eti sağlığının mükemmel seviyede olmasını sağlamaktır; tedavi sonrasında ise en kritik sorumluluk, yeni gülüşü koruyacak özel bakım alışkanlıklarını benimsemektir. Başarılı bir estetik gülüşe giden bu yolda, tedavi öncesi doğru teşhis ve kişisel beklentilerin netleştirilmesi, sonucun temelini atar. Tedavi tamamlandıktan sonra ise düzenli hekim kontrolleri ile desteklenen titiz bir bakım rutini, porselen veya kompozit kaplamaların estetiğini ve sağlığını uzun yıllar boyunca korumanın anahtarıdır.
Diş Kaplama Nedir ve Ne İşe Yarar?
Diş kaplamalarını en basit haliyle, dişlerin ön yüzeylerine yapıştırılan, yaprak inceliğinde, kişiye özel üretilmiş porselen veya kompozit kabuklar olarak düşünebilirsiniz. Peki bu kaplamalar ne işe yarar? Aslında temel amaçları, dişinize yapısal bir destek vermekten veya onu tedavi etmekten çok, var olan estetik kusurları bir nevi maskelemektir. Bu sayede gülüşünüzü rahatsız eden birçok sorunu ortadan kaldırarak size yepyeni ve estetik bir gülümseme hediye eder.
Bu yöntem özellikle dişin tamamının kesilerek küçültüldüğü kuron (genel bilinen adıyla porselen diş) tedavisine kıyasla çok daha koruyucu bir yaklaşımdır. Çünkü kaplama uygulamasında dişin sadece ön yüzeyinden çok ince bir tabaka alınır, bazen de hiç alınmaz. Bu dişin doğal yapısını maksimum düzeyde korumak anlamına gelir. Unutulmamalıdır ki diş kaplaması kalıcı bir estetik uygulamadır ve mutlaka alanında uzman bir diş hekimi tarafından, doğru bir teşhis ve dikkatli bir planlama ile yapılmalıdır. Yetkin olmayan kişiler tarafından yapılan uygulamalar, enfeksiyon, sinir hasarı veya altta yatan bir çürüğün fark edilmemesi gibi geri dönüşü olmayan ciddi sağlık problemlerine yol açabilir.
Kaç Çeşit Diş Kaplama Vardır?
Diş kaplama tedavisinde kullanılacak materyal ve yöntem sizin beklentilerinize, bütçenize ve dişlerinizin durumuna göre hekiminizle birlikte vereceğiniz bir karardır. Her seçeneğin kendine has özellikleri bulunur:
- Porselen Laminate Veneer (PLV): Estetik diş hekimliğinde adeta “altın standart” olarak kabul edilen seçenektir. Laboratuvarda, dişlerinizin ölçüsüne göre özel olarak hazırlanan bu seramik kaplamalar, dayanıklılıkları ve doğal görünümleriyle bilinir. Doğal diş minesinin ışığı kırma ve yansıtma şeklini mükemmel bir şekilde taklit ederler, bu da onlara son derece canlı ve gerçekçi bir görünüm kazandırır. Leke tutmaya karşı çok dirençlidirler ve renkleri zamanla değişmez. Uzun ömürlü ve estetik açıdan en tatmin edici sonuçları verseler de diğer seçeneklere göre daha yüksek maliyetlidirler ve uygulanmaları için diş yüzeyinden bir miktar aşındırma yapılması gerekir.
- Kompozit Reçine Kaplamalar (Bonding): Bu yöntem diş rengindeki estetik dolgu materyallerinin, hekim tarafından doğrudan diş yüzeyine uygulanarak şekillendirilmesiyle yapılır. Genellikle tek bir seansta tamamlanabilen, daha ekonomik ve hızlı bir çözümdür. En büyük avantajlarından biri, dişe neredeyse hiç dokunulmadan veya çok az bir hazırlıkla uygulanabilmesidir. Bu da işlemi potansiyel olarak geri döndürülebilir kılar. Ayrıca gelecekte oluşabilecek küçük kırıklar veya aşınmalar kolayca tamir edilebilir. Ancak porselene kıyasla lekelenmeye ve renk değiştirmeye daha yatkındırlar ve ömürleri daha kısadır.
- Yaprak Porselen (Minimal Hazırlıklı Kaplamalar): Normal porselen kaplamalara göre çok daha ince olan ve bu sayede diş yüzeyinden hiç aşındırma yapılmadan veya çok minimal bir hazırlıkla uygulanabilen özel seramiklerdir. Bu yöntem dişin doğal yapısını korumak isteyenler için harika bir alternatiftir. Ancak her vaka için uygun değildir. Uygulama alanı daha sınırlıdır ve iyi bir planlama yapılmazsa dişlerin olduğundan daha kaba ve hacimli görünmesine neden olabilir.
- Takıp Çıkarılabilen Kaplamalar (“Snap-On Smile”): Bu aslında kalıcı bir tedavi yöntemi değildir. Mevcut dişlerinizin üzerine oturan, istediğiniz zaman takıp çıkarabileceğiniz estetik bir apareydir. Dişlerinize hiçbir müdahale gerektirmez. Ancak yemek yeme ve konuşma gibi fonksiyonları kısıtlayabilir. Genellikle özel günler, fotoğraf çekimleri gibi kısa süreli estetik beklentiler için veya kalıcı bir tedaviye karar vermeden önce nasıl bir gülüşe sahip olunacağını görmek amacıyla geçici bir çözüm olarak kullanılır.
Kaplama ile Kuron (Porselen Diş) Arasındaki Fark Nedir?
Hastalar tarafından sıkça karıştırılan bu iki tedavi yöntemi arasında aslında temel farklar vardır. Bu farkları bilmek, sizin için hangi tedavinin daha doğru olduğunu anlamanıza yardımcı olur.
Kaplama:
- Dişin sadece ön yüzeyine uygulanır.
- Temel amacı estetiktir; rengi, şekli veya boyutu düzeltmektir.
- Dişten çok az madde kaldırılır, oldukça koruyucu bir işlemdir.
- Genellikle sağlıklı ama estetik olarak kusurlu ön dişler için tercih edilir.
Kuron (Porselen Diş):
- Dişi bir şapka gibi tamamen sarar.
- Temel amacı fonksiyon ve dayanıklılık kazandırmaktır.
- Kaplamaya göre dişten çok daha fazla madde kaldırılır.
- Aşırı madde kaybı olan kanal tedavisi görmüş veya kırılma riski yüksek dişleri korumak için kullanılır.
Kısacası eğer dişiniz yapısal olarak sağlamsa ama görünümünden memnun değilseniz kaplama sizin için daha uygun olabilir. Eğer dişiniz zayıflamış ve korunmaya ihtiyacı varsa, o zaman kuron tedavisi düşünülmelidir.
Diş Kaplama Tedavisi Benim İçin Uygun mu?
Kaplama tedavisi, özellikle sağlıklı ön dişlerdeki birçok estetik sorunu çözmek için harika sonuçlar veren bir yöntemdir. Eğer aşağıdaki durumlardan bir veya birkaçı sizin için geçerliyse, kaplama tedavisi için iyi bir aday olabilirsiniz. Tedavinin sizin için uygun olduğu bazı durumlar şunlardır:
- Kalıcı Renk Bozuklukları: Diş beyazlatma ile sonuç alınamayan, antibiyotik kullanımına veya florozise bağlı inatçı lekeler.
- Kanal Tedavisi Sonrası Renk Değişimi: Canlılığını yitirmiş ve zamanla grileşmiş veya kararmış dişler.
- Büyük ve Renklenmiş Dolgular: Ön dişlerdeki estetiği bozan eski ve renklenmiş dolgular.
- Şekil ve Form Bozuklukları: Dişlerdeki küçük kırıklar, çatlaklar veya aşınmalar.
- Doğuştan Gelen Anomaliler: Örneğin yan kesici dişlerin küçük ve konik olması (peg lateral).
- Dişler Arasındaki Boşluklar: Özellikle ön dişler arasındaki “diastema” olarak bilinen boşlukların kapatılması.
- Hafif Çapraşıklıklar: Çok ileri düzeyde olmayan, hafif eğri veya dönük dişlerin daha düzgün bir hatta getirilmesi.
- Boyut Uyumsuzlukları: Dişlerin boyunu uzatarak daha dengeli ve estetik bir gülüş hattı oluşturmak.
- Aşınmış Mine Yüzeyleri: Asit erozyonu gibi nedenlerle aşınmış diş yüzeylerinin yeniden yapılandırılması.
Diş Kaplama Tedavisi Kimler İçin Sakıncalıdır?
Kaplama tedavisinin başarısı, her şeyden önce doğru hasta seçimine bağlıdır. Tedavinin mükemmel yapılması tek başına yeterli değildir; ağız sağlığınızın da bu tedaviye hazır olması gerekir. Aksi takdirde, en iyi malzemeyle yapılmış kaplamalar bile kısa sürede başarısız olabilir. Kaplama tedavisinin önerilmediği veya ertelenmesi gereken bazı durumlar bulunur:
- Aktif Diş Eti Hastalığı: Kanamalı, şiş ve iltihaplı diş etleri.
- İleri Derecede Diş Eti Çekilmesi: Kaplamanın kenarlarının açığa çıkma riski.
- Yetersiz Mine Dokusu: Dişin ön yüzeyinde yapıştırma için yeterli mine olmaması.
- Çok Büyük Dolgular: Dişin büyük bir kısmının dolgudan oluşması.
- Kontrol Altına Alınmamış Diş Sıkma (Bruksizm): Kaplamaların kırılmasına neden olan aşırı kuvvetler.
- İleri Derecede Çapraşıklık: Ortodontik tedavi gerektiren ciddi dişsel bozukluklar.
- Kötü Kapanış İlişkileri: Üst ve alt dişlerin birbiriyle sağlıksız bir şekilde temas etmesi.
- Kötü Ağız Hijyeni: Düzenli fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlığının olmaması.
- Yapısal Olarak Zayıf Dişler: Büyük çürükler veya kırıklar nedeniyle sağlamlığını yitirmiş dişler.
Sağlam olmayan bir temelin üzerine harika bir ev inşa edemezsiniz, değil mi? İşte diş eti sağlığı da kaplamalarınızın temelidir. Tedaviye başlamadan önce mutlaka tüm diş eti sorunları çözülmeli ve ağız hijyeniniz mükemmel seviyeye getirilmelidir.
Kaplama Tedavisine Başlamadan Önce Hangi Aşamalar Var?
Başarılı bir kaplama tedavisinin sırrı, dişlerinize dokunulmadan önce yapılan titiz planlama aşamasında yatar. Bu aşama, sizin beklentilerinizle hekimin tecrübesini bir araya getirerek tedavinin sonucunu daha başlamadan garanti altına almayı hedefler.
- Estetik Gülüş Analizi ve Tasarımı: Bu ilk ve en önemli adımdır. Bu aşamada sadece dişleriniz değil yüzünüz bir bütün olarak değerlendirilir. Yüz hatlarınız, dudaklarınızın gülüş sırasındaki konumu, diş etlerinizin seviyesi, dişlerinizin mevcut rengi, şekli ve boyutları gibi birçok faktör analiz edilir. Hekiminizle yapacağınız detaylı görüşmede, nasıl bir gülüş hayal ettiğinizi, mevcut gülüşünüzde sizi nelerin rahatsız ettiğini net bir şekilde konuşmanız çok önemlidir. Bu diyalog, tedavinin yol haritasını çizer.
- Diagnostik “Wax-up” (Prova Modeli): Konuştuklarınızın ve planlananların somut hale geldiği aşamadır. Dişlerinizin bir ölçüsü alınır ve bu ölçüden elde edilen model üzerinde diş teknisyeni, planlanan yeni gülüşünüzü mumdan şekillendirir. Bu mum model, tedavinin adeta üç boyutlu bir ön izlemesidir. Bu sayede dişlerinize hiçbir işlem yapılmadan önce tedavinin bitmiş halinin nasıl görüneceğini görebilir, üzerinde değişiklikler talep edebilirsiniz.
- Ağız İçi “Mock-up” (Test Sürüşü): Bu belki de en heyecan verici aşamadır. Mum modelde hazırlanan gülüş tasarımı, geçici bir materyal kullanılarak doğrudan ağzınıza, dişlerinize uygulanır. Bu işlem sırasında dişlerinize herhangi bir aşındırma yapılmaz. Bu yeni gülüşünüzün bir “test sürüşü” gibidir. Aynada yeni dişlerinizi görebilir, konuşmanızı, dudak desteğini nasıl etkilediğini canlı olarak deneyimleyebilirsiniz. Her şeyin içinize sindiği ve son onayı verdiğiniz an, tedavinin klinik aşamasına geçmeye hazır olduğunuz andır.
Porselen Kaplama mı Yoksa Kompozit Kaplama mı Daha İyi?
Bu sorunun tek bir doğru cevabı yoktur. “Daha iyi” olan sizin önceliklerinize ve beklentilerinize en uygun olan seçenektir. Karar vermenize yardımcı olmak için iki materyali karşılaştıralım.
- Porselen Kaplamalar, eğer önceliğiniz uzun ömür, lekelenmeye karşı maksimum direnç ve en doğal estetik görünüm ise daha iyi bir seçenektir. Yıllar boyunca rengini ve parlaklığını korur. Ancak daha yüksek bir başlangıç maliyeti vardır ve geri dönüşümsüz bir işlemdir.
- Kompozit Kaplamalar, eğer daha ekonomik, hızlı ve koruyucu bir çözüm arıyorsanız, sizin için daha iyi olabilir. Genellikle tek seansta biter ve dişe çok az müdahale edilir. Tamir edilebilir olması da büyük bir avantajdır. Ancak zamanla renk değiştirmeye daha yatkındır ve ömrü porselene göre daha kısadır. Hekiminiz, ağız yapınızı ve beklentilerinizi değerlendirerek size en uygun materyal konusunda rehberlik edecektir.
Kaplama Tedavisi Sırasında Dişlerime Ne Yapılacak?
Planlama aşaması tamamlandıktan ve her şeyde hemfikir olunduktan sonra klinik uygulama aşamasına geçilir. Bu süreç genellikle iki seansta tamamlanır.
- Birinci Seans: Hazırlık ve Ölçü
Bu seansta ilk olarak dişler hazırlanır. Hazırlık, porselen kaplamanın kalınlığına yer açmak için dişin ön yüzeyinden çok ince (genellikle 0.3-1.0 mm arası) bir tabakanın kaldırılması işlemidir. Bu işlem daha önce hazırlanan prova modellerinden elde edilen rehberler kullanılarak, dişe minimum zarar verecek şekilde hassasiyetle yapılır. Dişler hazırlandıktan sonra, dişlerin ve çevre dokuların hassas bir ölçüsü alınır. Bu ölçü, kaplamalarınızı hazırlayacak olan laboratuvara gönderilir. Seansın sonunda, dişlerinizin hassasiyetini önlemek ve estetik bir görünüm sağlamak için size özel geçici kaplamalar takılır. Bu geçici kaplamalarla normal hayatınıza devam edebilirsiniz.
- İkinci Seans: Yapıştırma (Simantasyon)
Yaklaşık 1-2 hafta sonra, laboratuvarda size özel olarak hazırlanan porselen kaplamalarınız gelir. Bu seans, tedavinin en hassas ve en önemli aşamasıdır. Önce geçici kaplamalarınız çıkarılır ve dişleriniz temizlenir. Ardından kalıcı porselen kaplamalar, dişlerinize yapıştırılmadan önce prova edilir. Renk, uyum, şekil ve kapanışınız dikkatlice kontrol edilir. Her şeyin mükemmel olduğundan ve sizin de sonucu beğendiğinizden emin olunduktan sonra yapıştırma işlemine geçilir. Diş yüzeyleri ve kaplamaların iç yüzeyleri özel solüsyonlarla hazırlanır ve çok güçlü, özel bir yapıştırıcı (rezin siman) ile kaplamalar dişlere kalıcı olarak yapıştırılır. Bu yapıştırıcı, özel bir ışık kaynağı ile sertleştirilir. Son olarak kenarlardaki yapıştırıcı fazlalıkları temizlenir, cila işlemi yapılır ve kapanışınız son bir kez daha kontrol edilir.
Kaplama Tedavisi Sonrası İlk Günler Nelere Dikkat Etmeliyim?
Tedaviniz bitti ve yeni gülüşünüze kavuştunuz. İlk 24-48 saat, kaplamalarınızın dişe adapte olması için önemlidir. Bu süreçte dikkat etmeniz gereken bazı noktalar vardır:
- Uyuşukluk: Eğer anestezi yapıldıysa, uyuşukluk tamamen geçene kadar sıcak bir şey içmekten veya bir şeyler yemekten kaçının.
- Beslenme: Yapıştırıcının tam sertliğe ulaşması için ilk 24 saat boyunca çok sert, yapışkan veya kabuklu yiyeceklerden uzak durun.
- Normal Hisler: Diş etlerinizde hafif bir sızlama veya dişlerinizde geçici bir sıcak-soğuk hassasiyeti hissetmeniz normaldir.
- Ağız Bakımı: İlk 24 saat fırçalama ve diş ipi kullanımını daha nazik yapın.
- Kapanış Kontrolü: Kapanışınızda herhangi bir yükseklik veya rahatsızlık hissederseniz, bu durumu düzeltmesi için hemen hekiminize danışın.
Kaplama Sonrası Diş Hassasiyeti Neden Olur ve Nasıl Geçer?
Kaplama sonrası yaşanan hafif hassasiyet, diş yüzeyinden çok ince bir tabaka kaldırılması ve yapıştırma işlemleri sırasında kullanılan kimyasallar nedeniyle oldukça sık görülen ve genellikle geçici bir durumdur. Bu hassasiyet genellikle birkaç gün ila birkaç hafta içinde kendiliğinden azalır. Bu süreci daha konforlu geçirmenize yardımcı olacak bazı ipuçları şunlardır:
- Hassasiyet Giderici Diş Macunları: Potasyum nitrat gibi etken maddeler içeren macunlar kullanın.
- Ilık Gıdalar: Aşırı sıcak veya çok soğuk yiyecek ve içeceklerden bir süre kaçının.
- Yumuşak Fırça: Dişlerinizi ve diş etlerinizi tahriş etmemek için yumuşak kıllı bir diş fırçası tercih edin.
- Nazik Fırçalama: Baskı uygulamadan, nazik ve dairesel hareketlerle fırçalayın.
- Florürlü Gargaralar: Hekiminizin önereceği nötr pH’lı florürlü gargaralar mineyi güçlendirebilir.
Eğer hassasiyetiniz zamanla azalmak yerine artıyorsa veya zonklayıcı bir ağrıya dönüşüyorsa, bu normal bir durum değildir ve mutlaka hekiminize başvurmanız gerekir.
Kaplamaların Ömrünü Uzatmak İçin Neler Yapmalıyım?
Kaplamalarınızın uzun yıllar boyunca ilk günkü gibi güzel ve sağlıklı kalması, sizin onlara göstereceğiniz özene bağlıdır. Kaplamalarınız, kendi dişleriniz gibi özenli bir bakım gerektirir. Unutmayın kaplamanın kendisi çürümez ama altındaki ve kenarındaki kendi diş dokunuz çürüyebilir. Bu nedenle ağız hijyeni hayati önem taşır.
- Düzenli Fırçalama: Günde en az iki kez, florürlü ve aşındırıcı olmayan bir diş macunu ile fırçalayın.
- Diş İpi Kullanımı: Her gün mutlaka kaplamaların ara yüzlerini ve diş eti kenarlarını diş ipi ile temizleyin.
- Sert Cisimlerden Kaçınma: Dişlerinizle fındık, fıstık gibi kabuklu yemişleri kırmayın; buz, kalem gibi sert cisimleri ısırmayın.
- Dişleri Alet Olarak Kullanmama: Paket açmak, etiket koparmak gibi alışkanlıklardan vazgeçin.
- Gece Plağı Kullanımı: Eğer diş sıkma veya gıcırdatma probleminiz varsa, hekiminizin sizin için hazırladığı gece plağını her gece düzenli olarak kullanın.
- Profesyonel Bakım: Altı ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolüne gidin ve profesyonel diş temizliği yaptırın.
Yapılan Diş Kaplamalarının Ortalama Ömrü Ne Kadardır?
Doğru bir şekilde uygulandığında ve hasta tarafından iyi bakıldığında, diş kaplamaları oldukça uzun ömürlü restorasyonlardır. Ancak ömürleri, kullanılan materyale göre değişiklik gösterir.
- Porselen Kaplamalar: Bu kaplamalar, uzun vadeli bir yatırım olarak kabul edilir. Klinik ömürleri genellikle 10 ila 15 yıl arasında değişir. Hatta yapılan bilimsel çalışmalarda, iyi bakılan porselen kaplamaların 20 yıl ve üzerinde başarıyla ağızda kaldığı görülmüştür.
- Kompozit Kaplamalar: Materyalin doğası gereği aşınmaya ve lekelenmeye daha yatkın oldukları için ömürleri daha kısadır. Ortalama olarak 4 ila 8 yıl arasında bir ömre sahiptirler. Bu sürenin sonunda genellikle yenilenmeleri veya kapsamlı bir cila ile bakımlarının yapılması gerekir.
Bu sürelerin, klinik uygulamanın kalitesine, sizin ağız hijyeni alışkanlıklarınıza ve diş sıkma gibi parafonksiyonel alışkanlıklarınızı kontrol altında tutup tutmadığınıza göre uzayabileceği veya kısalabileceği unutulmamalıdır.
Diş Kaplamam Kırılır veya Düşerse Ne Yapmalıyım?
Yüksek başarı oranlarına rağmen, her tıbbi uygulamada olduğu gibi kaplamalarda da zamanla bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer kaplamanızla ilgili bir sorun yaşarsanız, panik yapmadan hekiminize başvurmalısınız. Önemli olan sorunun neden kaynaklandığını doğru bir şekilde tespit etmektir. Sık karşılaşılan bazı başarısızlık türleri şunlardır:
- Kırılma veya Çatlama: Özellikle sert bir gıdayı ısırma veya bir darbe sonucu oluşabilir.
- Düşme (Debonding): Kaplamanın diş yüzeyinden tamamen ayrılmasıdır.
- Kenar Renklenmesi: Kaplama ile dişin birleştiği sınırda lekelenme oluşmasıdır.
- İkincil Çürük: Kaplamanın kenarından sızıntı olması ve altındaki dişin çürümesidir.
Eğer kaplamanızda küçük bir kırık oluştuysa, özellikle kompozit kaplamalarda bu durum kolayca tamir edilebilir. Porselen kaplamalardaki küçük kırıklar ise bazen sadece parlatılarak estetik olarak kabul edilebilir hale getirilebilir. Ancak büyük bir parça kırıldıysa veya kaplama tamamen düştüyse, genellikle en iyi çözüm kaplamanın tamamen yenilenmesidir. Bu durumda hekiminiz sadece kaplamayı yenilemekle kalmaz, aynı zamanda bu soruna neyin sebep olduğunu araştırır. Örneğin altta yatan bir kapanış problemi veya teşhis edilmemiş bir diş sıkma alışkanlığı varsa, bu sorun çözülmeden yeni bir kaplama yapmak, aynı problemin tekrarlanmasına neden olacaktır.
Kaplamalar Diş Etlerime Zarar Verebilir mi?
Bu hastaların en çok merak ettiği konulardan biridir. Cevap nettir: Doğru tasarlanmış, diş etiyle uyumlu kenarlara sahip ve doğru teknikle yapıştırılmış bir kaplama, diş etlerinize zarar vermez. Aksine, porselenin pürüzsüz ve cilalı yüzeyi, doğal diş minesine göre daha az bakteri tutma eğilimindedir, bu da diş eti sağlığı için bir avantaj olabilir.
Ancak kaplamanın kenarları diş etine baskı yapıyorsa, taşkın yapılmışsa veya diş eti altına çok derin yerleştirilmişse, o bölgede sürekli bir tahrişe neden olabilir. Bu durum plak birikimini kolaylaştırarak kronik diş eti iltihabına, kanamaya ve zamanla diş eti çekilmesine yol açabilir. Dolayısıyla kaplamalı dişlerinizin etrafındaki diş eti sağlığını korumanın en önemli iki anahtarı; birincisi, tedavinin hekim tarafından biyolojik sınırlara saygılı bir şekilde yapılması, ikincisi ise sizin o bölgeyi kusursuz bir şekilde temizlemenizdir.

Çocuk Diş Hekimi
Samsun Bafra Anadolu Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olan Doç. Dr. Sezin (Sezgin) Özer, Pedodonti Doktora eğitimini tamamladığı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş hekimliği (Pedodonti) Anabilim Dalı’nda, 2001-2018 yılları arasında araştırma görevlisi, uzman ve Öğretim Üyesi olarak çalışmıştır. 2018 Nisan ayında üniversiteden ayrılarak kendi Çocuk Diş Kliniği’nde çalışmaya başlamıştır.