Diş kaplama, dişlerin ön yüzeyini veya tamamını kaplayarak mevcut renk, şekil ve boyut kusurlarını gideren ya da yapısal olarak zayıflamış dişleri onarıp güçlendiren bir estetik diş hekimliği uygulamasıdır. Bu yöntem kişiye özel bir gülüş tasarımı planı dahilinde, porselen lamine veya zirkonyum gibi biyouyumlu materyaller kullanılarak uygulanır. Temel amacı, dişlerdeki istenmeyen renklenmeleri, boşlukları, aşınmaları veya kırıkları gizleyerek hem fonksiyonel hem de estetik açıdan ideal, doğal görünümlü bir gülüşe ulaşmaktır. Bu işlem dişin orijinal dokusuna minimum müdahaleden tam restorasyona kadar geniş bir yelpazede çözümler sunar.
Diş Kaplama Çeşitleri Arasındaki Temel Farklar Nelerdir?
Diş kaplama denince akla genellikle iki temel yöntem gelir: Porselen lamine (yaprak porselen) ve kron (tam kaplama). Her ikisi de estetik ve fonksiyonel olarak harika sonuçlar sunabilse de aralarında dağlar kadar fark vardır ve bu farkları bilmek, dişinizin geleceği için en doğru kararı vermenize yardımcı olur. Bu iki yöntem dişe yaklaşımdaki felsefeleriyle birbirlerinden ayrılır.
Temel ayrım, kullanım amacı ve dişi ne kadar örttükleridir. Porselen lamine, adından da anlaşılabileceği gibi, tırnak kadar ince, yaprak şeklinde bir seramik tabakadır. Amacı öncelikli olarak kozmetiktir. Yapısal olarak sağlam bir dişin ön yüzeyine yapıştırılarak rengini, şeklini veya boyutunu değiştirir. Dişin sadece görünen yüzünü bir maske gibi kaplar. Bu işlem sırasında dişe yapılan müdahale minimum düzeydedir. Genellikle dişin ön yüzeyinden sadece 0.3-0.7 mm gibi çok ince bir tabaka kaldırılır. Bu dişin doğal yapısının büyük ölçüde korunduğu anlamına gelir.
Kron ise, dişi bir şapka gibi 360 derece saran tam bir kaplamadır. Onun amacı sadece estetik değildir; aynı zamanda, hatta daha da önemlisi, yapısal olarak zayıflamış bir dişi korumak ve güçlendirmektir. Büyük bir çürük, kırık veya kanal tedavisi sonrası zayıflamış bir diş, çiğneme kuvvetlerine karşı savunmasız kalır. Kron, bu dişi çepeçevre sararak ona kaybettiği dayanıklılığı geri kazandırır ve kırılmasını önler. Bu kapsamlı korumayı sağlayabilmek için, dişin her yüzeyinden (ön, arka, yanlar ve çiğneme yüzeyi) lamineye göre çok daha fazla madde kaldırılması, yani dişin küçültülmesi gerekir. Kısacası lamine “güzelleştirmek”, kron ise “korumak ve onarmak” felsefesi üzerine kuruludur.
Hangi Durumlarda Porselen Lamine Diş Kaplama Tercih Edilir?
Porselen lamine diş kaplama, dişin kendi yapısı sağlamsa ancak görünümünde bazı estetik pürüzler varsa başvurulan, oldukça koruyucu ve etkili bir yöntemdir. Dişin doğal dokusuna minimum müdahalede bulunarak maksimum estetik sonuç almayı hedefler. Eğer dişleriniz genel olarak sağlamsa ama gülüşünüzdeki bazı detaylardan memnun değilseniz, porselen lamine sizin için doğru çözüm olabilir.
Porselen lamine diş kaplama uygulamasının ideal olduğu bazı yaygın durumlar şunlardır:
- Diş beyazlatma ile giderilemeyen renklenmeler
- Tetrasiklin (antibiyotik) lekeleri
- Florozis (aşırı flora bağlı lekeler)
- Kanal tedavisi sonrası oluşan koyulaşma
- Dişler arasındaki boşluklar (diastema)
- Hafif çapraşıklıklar veya eğrilikler
- Dişlerin uçlarındaki küçük kırıklar veya çatlaklar
- Aşınmış dişler
- Orantısız veya kısa dişler
- Şekli bozuk dişler (örneğin “peg lateral” olarak bilinen küçük yan kesici dişler)
- Mine yüzeyindeki pürüzler veya kusurlar
Kron (Tam) Diş Kaplama Ne Zaman Bir Zorunluluk Haline Gelir?
Kron diş kaplama, estetik kaygıların ötesine geçerek, bir dişin sağlığını ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli hale geldiği durumlarda başvurulan temel bir tedavi yöntemidir. Eğer bir dişin yapısal bütünlüğü tehlikeye girmişse, lamine gibi daha konservatif çözümler yetersiz kalır. Kron, dişi tamamen sararak onu dış etkenlere ve çiğneme kuvvetlerine karşı koruyan bir zırh görevi görür. Bu sadece bir tercih değil çoğu zaman dişin ağızda kalmasını sağlayan bir zorunluluktur.
Aşağıdaki durumlarda kron diş kaplama tedavisine ihtiyaç duyulur.
- Büyük bir dolguyla restore edilemeyecek kadar geniş çürükler
- Dişin büyük bir parçasının kırılması
- Çiğneme kuvvetleri nedeniyle dişin kalan kısımlarında çatlaklar olması
- Kanal tedavisi görmüş dişler (özellikle arka azı dişleri)
- Aşırı derecede aşınmış ve boyu kısalmış dişler
- Büyük ve eski dolguların sızdırması veya kırılma riski taşıması
- Diş köprüsü için destek ayağı olarak kullanılması
- Diş implantının üzerine protez yapılması
- Ciddi estetik ve şekil bozukluklarının düzeltilmesi
Herkes Diş Kaplama Yaptırabilir mi, Engel Olan Durumlar Var mıdır?
Diş kaplama, harika sonuçlar sunan bir tedavi olsa da her hasta için uygun olmayabilir. Tedavinin başarısı ve uzun ömürlü olması, sadece doğru tekniğin uygulanmasına değil aynı zamanda hastanın ağız sağlığının ve alışkanlıklarının bu tedaviye elverişli olmasına da bağlıdır. Tedaviye başlamadan önce bu risk faktörlerinin dikkatle değerlendirilmesi, ileride yaşanabilecek hayal kırıklıklarını önlemek için kritik öneme sahiptir.
Bazı durumlar diş kaplama tedavisi için bir engel teşkil edebilir veya tedavinin ertelenmesini gerektirebilir.
- Aktif Diş Eti Hastalığı: Tedavi edilmemiş periodontitis gibi diş eti hastalıkları, diş etlerinde kanama, şişlik ve çekilmeye neden olur. Sağlıklı diş etleri olmadan estetik ve kalıcı bir kaplama yapmak mümkün değildir. Önce diş eti tedavisi tamamlanmalıdır.
- Tedavi Edilmemiş Çürükler: Kaplama yapılacak dişin veya komşu dişlerin çürük olması durumunda, öncelikle bu çürükler temizlenmeli ve tedavi edilmelidir.
- Yetersiz Diş Dokusu: Özellikle kron kaplamanın tutunabilmesi için yeterli yükseklikte ve hacimde sağlam diş dokusuna ihtiyaç vardır. Dişin büyük bir kısmı diş eti seviyesinin altında kırılmışsa, kron yapılamayabilir.
- Şiddetli Diş Sıkma ve Gıcırdatma (Bruksizm): Kontrol altına alınmamış bruksizm, özellikle porselen lamine gibi daha hassas restorasyonlar için en büyük tehdittir. Gece boyunca dişlere binen aşırı yük, kaplamaların çatlamasına veya kırılmasına neden olabilir. Bu hastaların tedavi sonrasında mutlaka koruyucu gece plağı kullanması gerekir.
- Kötü Ağız Hijyeni: Dişlerini düzenli fırçalamayan ve diş ipi kullanmayan bir hastada, kaplama kenarlarında hızla plak birikir ve bu da yeni çürüklere veya diş eti sorunlarına yol açar. Diş kaplama, iyi bir ağız bakım rutini gerektirir.
Diş Kaplama Tedavisinde Hangi Materyaller Kullanılır?
Diş kaplama tedavisinin başarısında doğru materyal seçimi hayati bir rol oynar. Günümüzde, her birinin farklı estetik ve dayanıklılık özelliklerine sahip olduğu geniş bir materyal yelpazesi bulunmaktadır. Seçim; dişin ağızdaki konumuna (ön diş mi, arka diş mi), hastanın estetik beklentilerine ve diş sıkma gibi alışkanlıklarına göre yapılır. Genel bir kural olarak estetik potansiyeli en yüksek olan materyaller genellikle en hassas olanlardır, en dayanıklı materyallerin ise estetik özellikleri biraz daha sınırlı olabilir.
Lamine (Yaprak Porselen) İçin Kullanılan Materyaller:
Feldspatik Porselen: Bu en estetik ve en sanatsal lamine türüdür. Yetenekli bir teknisyen tarafından elle katman katman işlenir.
- Eşsiz şeffaflık
- Doğal diş minesini en iyi taklit eden materyal
- Canlı ve derinlikli görünüm
- Diğerlerine göre daha kırılgan yapı
Lityum Disilikat (E.max): Günümüzde estetik ve dayanıklılık dengesi sayesinde en popüler seçenektir.
- Mükemmel estetik
- Yüksek kırılma direnci
- Hem tek diş hem de kısa köprülerde kullanılabilirlik
- Presleme veya CAD/CAM ile üretilebilme
Zirkonyum Lamineler: Genellikle alttaki diş rengini maskelemek veya ekstra dayanıklılık gerektiğinde tercih edilir.
- Çok yüksek dayanıklılık
- Koyu renkli dişleri gizlemede etkili
- Diş sıkan hastalar için uygun
- Geleneksel olarak daha opak (az ışık geçiren) yapı
Kompozit Reçine (Bonding): Tek seansta, diş hekimi tarafından doğrudan diş üzerine uygulanır.
- En konservatif (dişe en az müdahale)
- Ekonomik çözüm
- Tek seansta bitirilebilme
- Kolay tamir edilebilirlik
- Porselene göre lekelenmeye daha yatkın ve daha kısa ömürlü
Kron (Tam Kaplama) İçin Kullanılan Materyaller:
Zirkonyum: Arka dişler ve köprüler için en dayanıklı ve modern seçenektir.
- Metal içermeyen en güçlü materyal
- Biyouyumlu (diş eti dostu)
- Yüksek kırılma direnci (özellikle diş sıkanlar için ideal)
- Yeni nesil versiyonları estetik olarak oldukça gelişmiş
Lityum Disilikat (E.max): Estetiğin ön planda olduğu ön ve yan bölge dişleri için idealdir.
- Üstün estetik ve doğallık
- Güçlü ve dayanıklı yapı
- Zirkonyuma göre daha şeffaf ve canlı görünüm
Metal Destekli Porselen (PFM): Uzun yıllardır kullanılan, kanıtlanmış ve güvenilir bir seçenektir.
- Metal altyapı sayesinde yüksek dayanıklılık
- Ekonomik bir alternatif
- Alttaki metal nedeniyle daha opak görünüm
- Diş eti çekildiğinde kenarda gri bir çizgi oluşturma riski
Tam Metal (Altın) Kronlar: Estetiğin önemli olmadığı en arka dişler için “altın standart” olarak kabul edilir.
- En uzun ömürlü materyal
- Aşınmaya karşı olağanüstü direnç
- Karşı çenedeki dişe en az zarar veren kaplama
- En az diş kesimi gerektirme
Diş Kaplama Tedavisi Süreci Nasıl İşler?
Diş kaplama tedavisi, dikkatli bir planlama ve birkaç hassas adımdan oluşan bir süreçtir. Genellikle iki veya daha fazla seans gerektirir. Süreç hastanın beklentilerini anlamak ve en uygun tedavi planını oluşturmakla başlar.
İlk randevuda, dişleriniz detaylı bir şekilde muayene edilir, röntgenler alınır ve estetik beklentileriniz üzerine konuşulur. Bu aşamada, hangi tip kaplamanın (lamine mi, kron mu) ve hangi materyalin sizin için uygun olduğuna karar verilir. Dijital gülüş tasarımı gibi teknolojiler kullanılarak tedavinin sonunda nasıl bir gülüşe sahip olacağınızı görmeniz sağlanabilir.
Karar verildikten sonra, dişlerin hazırlanması aşamasına geçilir. Bu kaplamanın oturacağı yeri oluşturmak için diş yüzeyinden kontrollü bir aşındırma yapılması işlemidir. Lamine için sadece ön yüzden minimal bir aşındırma yapılırken, kron için diş çepeçevre küçültülür. Bu işlem lokal anestezi altında yapıldığı için tamamen ağrısızdır.
Dişler hazırlandıktan sonra, restorasyonların üretileceği laboratuvar modeli için ölçü alınır. Bu geleneksel ölçü materyalleriyle veya daha modern bir yöntem olan ağız içi dijital tarayıcılarla yapılabilir. Dijital tarama, hastaya daha fazla konfor sunar ve daha hassas sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Kalıcı kaplamalarınız laboratuvarda hazırlanırken, kesilen dişlerinizi korumak ve estetik bir görünüm sağlamak için size özel geçici kaplamalar takılır. Bu geçicilerle normal hayatınıza devam edebilirsiniz, ancak sert ve yapışkan yiyeceklerden kaçınmanız gerekir.
Yaklaşık bir hafta sonra, laboratuvardan gelen kalıcı diş kaplamalarınızın provası yapılır. Bu seansta kaplamaların rengi, şekli, dişlerinizle ve diş etlerinizle uyumu dikkatlice kontrol edilir. Kapanışınızda herhangi bir yükseklik olup olmadığına bakılır. Her şey mükemmelse ve siz de sonuçtan memnunsanız, kaplamalar özel yapıştırıcılarla (siman) dişlerinize kalıcı olarak sabitlenir. Bu yapıştırma işlemi, materyale özgü çok hassas kimyasal protokoller gerektirir ve tedavinin uzun ömürlü olması için en kritik adımlardan biridir.
Diş Kaplama Yapılırken Doğru Renk Seçimi Nasıl Sağlanır?
Mükemmel bir diş kaplama, sadece şekil ve formdan ibaret değildir; aynı zamanda komşu doğal dişlerle ve hastanın ten rengiyle tam bir renk uyumu içinde olmalıdır. Gözle fark edilemeyecek kadar doğal bir sonuç elde etmek, renk biliminin temellerini anlamayı ve titiz bir çalışma gerektirir. Yanlış bir renk tonu, en kaliteli kaplamanın bile yapay görünmesine neden olabilir.
Renk, üç temel boyutta değerlendirilir: Hue (ana renk), Chroma (rengin doygunluğu) ve Value (rengin parlaklığı veya açıklık/koyuluk değeri). Bunlar arasında insan gözünün en kolay fark ettiği “Value”, yani parlaklık değeridir. Bir kaplamanın rengi komşu dişten biraz daha sarı veya kırmızı olabilir ve bu fark edilmeyebilir, ancak biraz daha parlak (açık) veya daha mat (koyu) olması hemen göze çarpar. Bu nedenle renk seçiminde öncelik her zaman Value değerinin doğru ayarlanmasıdır.
Renk seçimi, geleneksel olarak renk skalaları kullanılarak yapılır. Bu skalalar, farklı renk tonlarını içeren küçük porselen diş örneklerinden oluşur. Ancak bu yöntem ortam ışığı, hekimin göz yorgunluğu ve tecrübesi gibi birçok faktörden etkilenebilir. Daha objektif ve hassas bir sonuç için günümüzde dijital spektrofotometreler kullanılmaktadır. Bu cihazlar, dişin rengini bilimsel olarak ölçerek yanılma payını en aza indirir. Ayrıca farklı açılardan çekilen yüksek çözünürlüklü fotoğraflar, dişin yüzey dokusu, şeffaflık alanları ve ince renk geçişleri gibi detayların laboratuvara doğru bir şekilde iletilmesini sağlar.
Doğru renk seçimini etkileyen bazı dış faktörler de vardır:
- Klinik aydınlatması (en ideali gün ışığıdır)
- Duvarların ve hasta önlüğünün rengi (nötr renkler tercih edilmelidir)
- Kadın hastalarda ruj gibi makyaj ürünleri
- Hekimin veya asistanın göz yorgunluğu
Yeni Diş Kaplama Sonrası Bakım Nasıl Olmalıdır?
Yeni diş kaplamalarınızın yıllarca ilk günkü gibi güzel ve sağlıklı kalması, büyük ölçüde sizin ona göstereceğiniz özene bağlıdır. Diş hekiminiz tedaviyi mükemmel bir şekilde tamamlayabilir, ancak tedavi bittikten sonra sorumluluk size geçer. Unutmayın kaplamalar çürümez ama altındaki kendi dişiniz ve etrafındaki diş etleri hastalıklara karşı hala savunmasızdır.
Yeni diş kaplamalarınıza en iyi şekilde bakmak için uygulamanız gereken bazı temel kurallar vardır:
- Günde en az iki kez, florürlü bir diş macunu ile dişlerinizi fırçalayın.
- Her gün, mutlaka diş ipi veya arayüz fırçası kullanın. Kaplamanın diş eti ile birleştiği kenar, plak birikimi için en riskli bölgedir.
- Alkolsüz ve aşındırıcı partikül içermeyen ağız gargaralarını tercih edin.
- Sert kabuklu yemişler, buz, sert şekerlemeler gibi şeyleri kaplamalarınızla kırmaya veya ısırmaya çalışmaktan kaçının.
- Tırnak yemek, kalem ısırmak gibi alışkanlıklarınız varsa bunlardan vazgeçin.
- Eğer diş sıkma veya gıcırdatma alışkanlığınız varsa, size özel hazırlanan gece plağını her gece istisnasız kullanın. Bu kaplamalarınızın ömrünü uzatacak en önemli adımdır.
- Temas sporları yapıyorsanız, mutlaka size özel bir ağız koruyucu (mouthguard) kullanın.
- Özellikle kompozit lamine yaptırdıysanız, çay, kahve, kırmızı şarap gibi renklendirici gıdaları tükettikten sonra ağzınızı suyla çalkalamaya özen gösterin.
6 ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolüne gidin. Bu kontroller, olası bir sorunu erken teşhis etmek ve kaplamalarınızın profesyonel bakımını sağlamak için çok önemlidir.

Çocuk Diş Hekimi
Samsun Bafra Anadolu Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olan Doç. Dr. Sezin (Sezgin) Özer, Pedodonti Doktora eğitimini tamamladığı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş hekimliği (Pedodonti) Anabilim Dalı’nda, 2001-2018 yılları arasında araştırma görevlisi, uzman ve Öğretim Üyesi olarak çalışmıştır. 2018 Nisan ayında üniversiteden ayrılarak kendi Çocuk Diş Kliniği’nde çalışmaya başlamıştır.